Senem BAYRAMİN Güzeldi bizim çocukluğumuz…
Yazı Detayı
13 Mayıs 2022 - Cuma 14:09
 
Güzeldi bizim çocukluğumuz…
Senem BAYRAMİN
se@senm.com
 
 

 Öyle cebimizde telefonlar, elimizde tabletler, Youtubeden açılıp şımarık ağlayışlarımızı susturan çizgi filmlerimiz yoktu. Yani sadece bizde değil dünyada da henüz yoktu. ( Malum 90’lar…
Tom ve jery vardı mesela, Sevimli Hayalet Casper vardı. Bugs Buny, Power Rangers, Teletubies vardı. Okul çıkışlarında sek sek oynamak,  ip atlamak, mendil kapmaca vardı. Cips paketlerinden çıkacak tasolar için heyecanlanmak vardı. Mahalle bakkalında elma şekeri alabilmek için kuyrukta beklemek vardı. ( 
Güzeldi çocukluğumuz… Renkli televizyonlarla henüz tanışmıştık. Bol bol Yeşilçam filmleri yayınlanırdı.  Yeşilçam sevdamız o yıllara dayanır. Böyle entrika dolu, izleyene fenalık geçirten diziler yoktu. Ferhunde Hanımlar, Sürahi Nine vardı mesela.  İtiraf edin hepimiz denedik gözlüğün tek camını peçeteyle kapatıp Sürahi Nine olmayı. ( Brezilya dizileri de pek popülerdi. Rosalinda... Ahh! Nasıl unutabiliriz. Fernando Jose hepimizin ilk aşkıydı. (
Her Pazar saat 19:00’da Bizimkilere kitlenirdik. Pazar demişken, Pazar günleri ile mavi leğen arasındaki ilişkiyi de en iyi biz biliriz. ( Akşam haberleri hep aynı cümleyle biterdi:  “ Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa. “ ( 
Tolga abiyle Hügo’ya bağlanabilmek için 0900’lü hatları az aramadık. Hiç de ulaşamadık tabi. Yılbaşı gecelerinde dansözler çıkardı ekrana. Dansöz önemli bir ritüeldi. ( Yaş pasta yemek lükstü, muz da öyle. Okulda mavi önlük giyerdik, hafta sonu yakaları özenle ütülenirdi. Hepimiz masmaviydik, hepimiz birdik. Marka nedir bilmezdik, annemiz neyi uygun görürse onu giyerdik. Saf çocuklardık ama mutlu çocuklardık. Kıyafetim neden filanca marka değil diye üzülmek de nedir? Asla bilmedik. Zaten bunu gerektirmez miydi çocuk olmak (?) iyi ki de bilmedik.
İlk kablolu telefon evimize bağlandığında sene 1994’tü. Çevirmeli telefonların tuşlarına parmak geçirip çevirmek oyun gibiydi. Çevirmeli telefondan tuşlu telefona geçmek büyük bir devrimdi. 90’ların son çeyreğinde artık cep telefonlarıyla tanıştık. Nokia 5510 ve devasa anteni inanılmaz bir icattı. Telefon ekranına bir duvar kağıdı yüklemek 24 kontördü. Evlat acısı gibiydi. ( Sadece arama yapabilir ve mesaj atabilirdik. Çağrı atmak “ Aklımdasın. “demekti. Bugünün kalıplaşmış 5 paragraflık mesajlarında asla o hissi yakalayamıyoruz. Tıpkı Süper Mario’da prensesi kurtarmanın verdiği mutluluğu, Play Stationlarda yakalayamadığımız gibi…90’larda atarin varsa dünyanın en şanslı çocuğuydun bir kere…
Kredi kartı falan yoktu. Bir Walkmen (müzikçalar) alabilmek için 10 taksitle senet imzalanılan yıllardı. Şimdi kulağında bluetooth kulaklıkla doğan, 1 yaşında Youtubede çizgi film açtırıp ebeveynine, “Başka türlü susmam.” mesajı veren nesil, istenilen bir şey için çabalamanın anlamını bilebilir mi? 
Hafiyelik deneyimlerimizi Müfettiş Gadget’a borçluyduk. Bumerangla tanışmamızı Zeyna’ya… “ Belki şurada küçük mutlu bir ağaç vardır. “ diyordu Bob Ross. Ah nasıl severdik o küçük, mutlu ağaçları biz. Bob amcayı da öyle…
Soner Arıca “ Derbeder Oldum “ diyordu, Serdar Ortaç “ Gamzelim ”. “ Gülpembe” diyordu Barış Abi…” Yeter ki onursuz olmasın aşk “, diyordu Levent Yüksel, milenyumun onursuz aşklarına inat…
 “ SELAM OLSUN O GÜNLERE ”, derdi babaannem. Küçüktüm, çok da anlamlı gelmezdi o vakitler. İçerisinde ne çok hüzün, ne çok keşke, ne çok özlem sakladığını şimdilerde anlıyorum. Ne zaman ki, o güzel hatıralara elini uzattığında artık dokunamayacak kadar uzaklaştığını fark ediyor, işte o gün kaybediyor insan.
Ne söz biter, ne hasret… Kıymeti bilinen yıllardı, hem eşyanın hem insanın…
Selam Olsun O Günlere…

 
Etiketler: Güzeldi, bizim, çocukluğumuz…,
Yorumlar
Haber Yazılımı